top of page
  • Yazarın fotoğrafıEbrar Türksayar

Yazı Öncesi Dönemden Türklerin İslamiyet’e Geçişine Kadar Olan Dönemde Türk Eğitim Tarihi

Bilindiği üzere Osmanlı İmparatorluğu, Selçuklu İmparatorluğu mirası üzerine kurulmuş bir devlettir. Bu bağlamda Selçukluların zengin sosyal, kültürel ve eğitim mirası bir anlamda Osmanlı bünyesinde yaşamaya devam etmiştir.


Bu yazıda eğitim tarihindeki yazı öncesi dönemden Türklerin İslamiyet’e geçişine kadar olan dönemdeki eğitimsel ve sosyal felsefi kırılmaları düşünerek, Selçuklu ve Osmanlı eğitim sistemlerinin bu kırılmalardan nasıl etkilendiğini kademe kademe uygulama örneklerinden de yararlanarak açıklamaya çalıştım.

Açıklamalarımı aşağıdaki dört yaklaşım çerçevesinde ve tek tek ele alarak yaptım.


1. Evrensel yaklaşıma göre

2. Partiküler yaklaşıma göre

3. Eleştirel yaklaşıma göre

4. Eğitim Fikri (düşüncesi) yaklaşımına göre.

Keyifli okumalar dilerim.

 

1.Evrensel yaklaşım: bu yaklaşım tüm dünyadaki eğitim akımlarını, düşüncelerini, kuram ve yaklaşımlarını, uygulamalarını anlamak, tespit etmek ve ortaya koymak amacını taşır ve çok zorlu bir girişimi ifade eder (UYGUN, 2011, s.265).

Tarih öncesi devirlere ilişkin eğitim ile ilgili yeterli bilgiye erişilememektedir (BOYDAK ÖZAN & YARAŞ, 2018:35). İlk çağ incelendiğinde ise eğitim, toplumun devamı ve gelişimi için oldukça önemlidir. İlkel toplumlarda hayatta kalma, doğaya adapte olma ve doğadan yararlanma zorunluluğu ile kendiliğinden başlamış ardından bilinçli süreçlerle gelişmiştir (GÜVEN, 2019, s.3). Küçük ve ilkel olan toplumlarda eğitim bütünüyle informal şekilde gerçekleştirilir (FİDAN, 2012, s.5). Sözlü kültür geleneği nesilden nesile taşır. Kültürün aktarımının ilk eğitimsel aktivite olduğu söylenebilir. Toplumun ortak kimliğini korur. Yazı öncesi dönemde eğitim toplumsallaşmayla birlikte işbölümü anlayışını getirmiş ve ilk eğitimciler olduğu söylenebilecek kişiler ortaya çıkmışlardır (GÜVEN, 2019). Eğitim olgusundan bahsedebileceğimiz bilgilere yazının ortaya çıkması ile ulaşabilmiş bulunmaktayız. Bu sebeple yazının icadı eğitim tarihi açısından oldukça mühim bir dönüm noktasıdır.

Kâğıt ve yazının bulunuşu ile okuma-yazmanın yaygın hale gelmesine değin geçen süreçte deneme- yanılma, pratik bilgi ve taklit yolları, okuma, yazma, kopyalama, ezberleme becerilerinin geliştiği gözlenebilir (ENSAR, BAŞ, & TİRYAKİOL, 2014: 217). Büyük kültürlerin ve uygarlıkların gelişerek yaygınlaşmasında eğitimin belirleyici işlevi vardır. Yazı öncesi toplumlarda eğitimi etkileyen önemli faktörlerden biri toplumların yaşayış biçimidir. Bu dönemde toplumların avcı-toplayıcı, göçebe, yarı göçebe veya yerleşik yaşama geçmiş olması eğitimsel içeriğin hayatta kalma becerilerinin değişimi ile belirlenmesini sağlamaktadır (GÜVEN, 2019, s.11). Yazı öncesi dönemde eğitimi etkileyen diğer faktörler; coğrafi etmenler, siyasi örgütlenmeler, din ve ekonomidir (GÜVEN, 2019, s.11). Dünya tarihinde yazı öncesi dönemde bulunan tüm toplumlar bu gelişme ve faktörlerden etkilenmişlerdir. Eğitim düşüncesi ve anlayışı bu özellikler etrafında şekillenmiştir.

Türk ulusu Orta Asya’da zor yaşam koşulları eşliğinde çocuklarını yetiştirirken öğrenme-öğretme yöntemleri de bu koşullar etrafında kendiliğinden biçimlenmiştir (ENSAR, BAŞ, & TİRYAKİOL, 2014). Eski Türk toplumlarında eğitim henüz tam kurumsallaşmamış ve profesyonel bir temele oturtulmamıştır, eğitim daha çok aile ve toplum yoluyla yerine getirilen bir faaliyet olmuştur (ERDEM, 2015, s.1268). Yazının kullanılmaya başlanması eğitimin kurumsallaşması anlamına geldiği için Göktürkler ’in yazmış olduğu Orhun Kitabeleri’nin bu açıdan Türk eğitimine katkısı çok önemlidir (HALİ & RENCÜZOĞULLARI, 2017). Uygurların oluşturdukları alfabeler, yazdıkları eserler, basım tekniğini bulduklarına dair deliller, yerleşik hayata geçmeleri bize planlı ve örgün eğitim hakkında ipuçları vermektedir (AKYÜZ 2015 akt. TOPSAKAL, 2018).

İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde göçebe kültürün hâkim olması ile bu yaşam biçimine uygun mimari, yazı, sanat, ekonomi şekillenmiştir. Eğitim göçebe hayat tarzına uygun olacak şekilde pratik, günlük, hayat bilgisi kazandırma önceliğine göre biçimlenmiştir (HALİ & RENCÜZOĞULLARI, 2017). İslamiyet öncesi Türk sanatında bitkisel ve geometrik motifler kullanılmış, bu sanat tarzı İslamiyet’in kabulü sonrasında da hem Türk toplumunu hem dünyayı etkileyerek (HAKLI, 2018) devam etmiştir.

Zaman içerisinde medeniyetler diğer medeniyetler ile temasları (savaş, göç, ticaret, turizm vs.) sonucunda aldıkları siyasi, ekonomik, kültürel, ticari, bilimsel farklılıklardan yararlanma fırsatlarına sahip olmaktadır. Eskiçağ Uygarlıklarından Sümer, Babil, Hint, Mısır, Roma, Pers; İskender İmparatorluğu, Yunan toplumlarını belirtmemiz yararlıdır: bu uygarlıklar Dünya’da hayatta kalma, uyum sağlama ve evreni anlayabilme için çeşitli çalışmalar yaparak (GÜRLER, SÜNBÜL & COŞKUN, 2019) dünyada eğitim ve diğer bilimlere önemli katkılarda bulunmuşlardır.

İlk Çağ için düşünerek dünyaya baktığımız zaman eğitimde ortak yönler bulmak olasıdır. Günlük yaşamda gerekli olan becerileri içeren eğitim ön planladır. Yazının bulunmasının ardından eğitim belirli kesimlere hitap etmeye başlamıştır. Çoğu medeniyette hiyerarşik ya da kastik yapılar öne çıkmaktadır. Hunlar’ da eğitim dünyanın diğer yerlerinde yaşayan toplumların gelişimi ile paralel gelişmiştir ve ilkel dönem klan sistemi eğitim özellikleri görülmüştür (GÜVEN, 2019, s.74). Dünya için eğitimde İlk Çağ uygarlıklarını etkileyen tüm etmenlerin Türk milletini de etkilediğini görebiliriz.

Devamlı hareket halinde olan Orta Asya toplumları, konar-göçerliğin etkisiyle farklı boylarla ve kültürlerle etkileşime girmiştir (KAPUSUZOĞLU, 2015, s.515). Savaşlar, gezginler, elçiler, ülkelerinden kaçan aydınlar, ticari ilişkiler, yapılan çeviriler, prensesleri ile evlilikler gibi unsurlar hem kültürü hem eğitimi etkilemiştir (AKYÜZ, 2019, s.15). Türk toplulukları büyüdükçe ve sınırlarını genişlettikçe daha çok kültüre ev sahipliği yapmış ve karşılıklı bir etkileşim kurulmuştur. Hun imparatorluğu hükümdarı Mete Han’ın ordu için geliştirdiği onlu sistem ve on iki hayvanlı Türk takvimi; Türk kültür ve medeniyetinin, dünya kültür ve medeniyetine sağladığı katkılara örnek gösterilebilir.

Türk düşüncesi değişik kültür ve medeniyet çevrelerini tarih boyunca bünyelerinde barındırmışlardır. Kendi iç bütünlerini koruyarak doğu ve batı kültürüyle etkileşmiş ve başarılı şekilde sentezleyebilmiştir (YILMAZ, 2004, s.134). İslamiyet’in kabulünden sonra kurulan Türk devletleri göçebe zihniyetin bir uzantısı değil farklı medeniyet birikimleriyle meydana gelen çeşitlilik ile harmanlanan bir kültür ve nizam oluşturdu. Yapısında bunu koruduğu süre içinde Türk toplulukları hep başarıya ulaşmışlardır (Davutoğlu, 1999).


 

2. Partiküler yaklaşım: bu yaklaşım belli bir kültür çevresindeki, ülkedeki, bölgedeki eğitim akımlarını v.s. ortaya koymaya çalışır (UYGUN, 2011, s.265).

Osmanlı’da eğitim sürecinde benimsenen daimicilik ve esasicilik felsefelerinin temelinde İslamiyet öncesi dönemin etkilerini düşünmek mümkündür.

Daimicilik tutucu bir eğitim felsefesidir. Daimici felsefenin bazı özellikleri şunlardır: Eğitim her yerde herkes için aynı şekilde olmalıdır ve kuşaktan kuşağa aktarım önemlidir. Eğitim yaşamın bir parçası niteliğindedir (BOYDAK ÖZAN ve diğerleri, 2018 s.112). Eski Türklerde çocuklar eğitim sırasında toplumsal yapıyı düzenleyen kuralları da öğrenirler ve eğitim aşamasında da kurallara uymak zorundadırlar. (MANDALOĞLU, 2013, s.140) Hizmet ettiği amaçlara uygun olmak açısından eğitim İslam öncesi Türk toplumunda yaşamın bir parçası olmak zorundadır. Eğitim yapılırken uyguladıkları kuralları tüm çocuklar için geçerli kılmışlardır. Tüm bunlar daimici felsefenin özellikleri olarak göze çarpmaktadır.

Esasicilikte kültürel mirasın aktarımı, toplumsal yaşama uyum sağlanması, geçmişte tecrübe edilen bilgi ve becerilerin sonraki kuşaklara aktarılması önemlidir. (Sönmez, 2009 akt. ŞAHAN & TARHAN, 2016). Türk toplumunda esasiciliğin bu özellikleri eğitimde töreye atfedilen önem ile anlaşılabilir. Kültürün devamı ve adaptasyon için eğitimde İlkçağdan itibaren bu anlayışlar var olmuştur. Toprağın kutsallığını gelecek nesillere kavratmayı amaçlamışlardır. Bu iki felsefede öğretmeni merkeze alan yaklaşım Eski Türklerden itibaren usta-çırak geleneğine uygun bir durumdur.


 

3. Eleştirel yaklaşım: bu yaklaşım eğitimin sosyo-ekonomik boyutunu ve bunların etki ve sonuçlarını tarihsel ve eleştirel bakış açısıyla açıklamaya çalışır (UYGUN, 2011, s.265).

Eski Türk toplumunda töreye verilen kıymet sadece Orta Asya Türk toplumlarında değer atfedilmek ile sınırlı kalmamıştır, sonraki yüzyıllar boyunca kurulmuş olan tüm Türk devletleri için geçerliliğini korumuş ve etkisini daima sürdüren toplumsal bir faktör olmuştur (PAMİR, 2009, s.361). Töre devlet yönetiminden çocukların eğitimine kadar her alanı etkilemiştir. Sözlü kültürün hâkim olduğu dönemde yaygın eğitim biçiminin şekillenmesinde dönemin yaşam tarzı ve koşulları etkili olmuştur. Konar-göçer yaşam tarzına uygun ve dinamik bir toplum oluşturma hedeflenir. Yaşam şekilleri gereği hukuk sisteminde cezaların şekli (10 günü geçmeyen tutukluluk süresi) nedeniyle ve dini inançları gereği büyük mimari eserlere ihtiyaç duymamışlardır. Türk tarihinde ekonomik koşulların etkileri de eğitimin gelişimini şekillendirmiştir. Eski Türklerde var olan ekonomik kaynakları koruma, ganimet elde edebilme, Osmanlı’da ticaret ilişkileri ve önemli ticaret yollarını ele geçirme düşünceleri için askeri becerilerin gelişmesi gerekmiştir. Sahip olunan yaşam tarzı, töre ve ekonomik koşullar askeri eğitim biçimini öğretimin esası yapmıştır ve savaşçı teşkilatın temelini oluşturmuştur (HALİ & RENCÜZOĞULLARI, 2017).

Eğitim açısından baktığımız zaman Köktürkler yazıyı keşfedip kullanmış olmalarına rağmen Uygurlar daha çok gelişmişlerdir ve Uygurlar yerleşik hayata geçtikten sonra birçok alanda ilerlemişler ancak Maniheizm dinini kabul ettikten sonra askeri eğitim zayıflamış ve savaşçı kimlikleri gerilemeye başlamıştır. Medeniyetler arası etkileşim sonucu Maniheizm dinini benimseyip destekleyenler, kültürleşmede ve gelişmede öncü olmuşlardır (HALİ & RENCÜZOĞULLARI, 2017:435). Diğer kültürlerle temaslar sonucu gelişen alfabe ve matbaa gibi unsurlar da eğitim alanında gelişme sağlanmasına yardımcı olmuştur.

Orta-Asya Türk toplumunda törenin bir kaynağı olarak kurultaylarca alınan kararlara büyük önem verilmiştir (PAMİR, 2009). Uygur teşkilatında yer alan devlet görevlilerinin sahip olması gereken danışmanlık özelliği bir danışmanlık müessesi olduğunu gösterir (KOYUNCU, 2006, s.26-27). Bu unsur Osmanlı’nın Şura prensibinin kaynağı olarak gösterilebilir. Uzman kişilere danışılmasına ve yol göstericiliğe önem atfedilmiştir. Ayrıca hukuk anlayışını şekillendirmiştir (KOYUNCU, 2006)


 

4. Eğitim Fikri (düşüncesi) yaklaşımı: bu yaklaşım ise düşünce tarihinde eğitim fikrinin başlangıcını, temellerini, gelişimini ortaya koymaya çalışır (UYGUN, 2011, s.265).

Türk eğitim tarihinde eğitimin fikirsel başlangıcı, gelişimi için gereken ilk ögeleri ortaya koyabilmemiz için: Okullar, öğrenci disiplini, öğretim yöntemi, halk ve yetişkinlerin eğitimi, toplumun çocuk yetiştirme yöntemleri, toplumda yaygın biçimde ortaya çıkan eğitim düşüncesi ve uygulamaları, toplumun eğitim ve bilim anlayışı, eğitim değerleri (atasözleri, destanlar), büyük edipler, edebi eserler gibi unsurların (AKYÜZ, 2019, s.2) özelliklerini incelemek gerekir.

İslamiyet öncesi atalarımızın eğitim anlayışının daha çok yaygın eğitim şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Göktürkler çoğu yönden Hunlar’ a benzerlik gösterirken; Uygurlar yaşam tarzı, benimsedikleri din, yazı kültür ve sanat yönünden Hunlara göre farklılık göstermiş olup örgün eğitime geçmişlerdir (HALİ & RENCÜZOĞULLARI, 2017). Eski Türklerde eğitim, örgün ve özel kademelerde ve ayrı bir alan olarak olmasa da, toplum eğitimi, mesleki eğitim, din eğitimi gibi sınıflandırabiliriz (HALİ & RENCÜZOĞULLARI, 2017).

İslamiyet’ten önceki dönemde şairlik, müzisyenlik, büyücülük ve hekimlik gibi görevleri üstlenen kam, baksı, ozan ve şaman isimleri verilen kişiler vardı (ALAY, 2019, s.12). Bu kişiler çeşitli dini ve toplumsal sorumluluklar üstleniyorlardı. Dini tören ve çeşitli ayinlerle halka eğitim yapıyorlardı (HALİ & RENCÜZOĞULLARI, 2017).

İslamiyet öncesi dönem edebi eserlerinde yaygın biçimde öğretici amaçlar vardı. Atasözleri, destanlar ve siyasetname niteliğindeki bu eserler yol gösterici ilkeler, ahlaki ve felsefi öğeler içeriyordu. Bunların içinde iyilik, cömertlik, bilgelik, cesaret, büyüklere saygı ve itaat gibi günümüze kadar gelmiş değerler bulunmaktadır (AKYÜZ, 2019, s.5).

Eski Türklerde köklü bir bilim sevgisi mevcuttur. Bilime olan üst düzeyde ilgi Selçuklu ve Osmanlılar ‘da sürmüştür. Eski Türklerde Alp insan tipi olan cesur ve bilge kişi gözlenmektedir. İslamiyet’in kabulünden sonra ortaya çıkan gazi ve veli insan tipi de bu insan tipinin özellikleri ile kaynaşmıştır (AKYÜZ, 2019, s.20).

İslamiyet öncesi dönemde mesleki eğitim de önemli bir roldedir. Hunlar savaş eğitimi, el zanaatları, çeşitli hayvan ürünlerini değerlendirme, araç-gereç yapımı, madencilik, dokumacılık gibi alanlarla uğraşırlardı (BOYDAK ÖZAN & YARAŞ, 2018).

Vezir Tonyukuk ’un Türk töresinin korunmasında önemli bir rolü olmasından dolayı eğitimci bir devlet adamı olduğu belirtilir. Anıtlarda Türk hükümdarlarına ve Türk milletine tarih dersi verildiğini, yazılı tarih bilgisini milletinin öğrenip bilmesini istemesi ile Bilge Kağanı Türk tarihinin ilk siyasal eğitimcilerinden biri olarak değerlendirir. Bu anıtlar bir söylev ve siyasetname niteliğindedir (AKYÜZ, 2019, s.13).

Uygurların bilgi ve kültür düzeyleri yükseldiği için ve bilgi yaygınlaşıp eğitim planlı hale gelme şansı bulduğu için kâtiplik, bürokratlık, tercümanlık, öğretmenlik ve elçilik niteliğinde görevler görülmektedir (BOYDAK ÖZAN & YARAŞ, 2018). Bu görevler İslamiyet’in kabulünden sonra Selçuklu ve Osmanlı’da da devam etmiştir. Selçuklularda örgün eğitim kurumu olan medreselerin açılma gerekçelerini oluşturan özelliklerden devlet adamı yetiştirmek, yetişmiş insan kaynağı oluşturmak, yetenekli insanları topluma kazandırmak, bilginleri denetim altında tutabilmek gibi unsurlar (GELİŞLİ, 2005, s.105-106) bilgi ve kültür seviyesinin artışının getirdiği temellere dayanmaktadır.

İslam dini ve tasavvufta ideal kahramanlık anlayışı olan fütüvvet (yiğitlik) (BAYRAM, 2016, s.54) ahilik teşkilatının temelini oluşturur. Fütüvvet anlayışının benimsenme sebeplerinden biri olarak Türklerin cesur ve kahraman olma özelliklerini idealize etmesi gösterilebilir. Bağımsız yaşama azmi, cesaretli ve dayanışmacı olma idealleri her dönem göze çarpmaktadır. Eski Türklerde çocuğa ad koyma bile bir mücadele ve kahramanlık gerektiriyordu, Dede Korkut Kitabı’na da konu olmuş bir özelliktir. (KIRPIK, 2016).

Selçuklularda Ahilik eğitimi ve öğretiminde esas amaçlar, ahlaklı, terbiyeli insan yetiştirmek ve meslekî eğitim vermektir. Kalifiye elemanlar yetiştirilerek toplumun sanat ve ekonomik hayatına katkı sağlamak, ülke güvenliğini tehdit eden bir durumda devlet ile birlikte hareket edecek güçler hazırlamak da amaçlar arasında yer almıştır (KIZILER, 2015, s.418). Bu amaçlar ilk Türk toplumlarından itibaren bulunan savaş eğitimi, ahlaki erdemleri kazandırma arzusu, sanata ve ekonomiye fayda sağlama amaçlarını içermektedir. Eski Türkler’den Osmanlı’ya kadar Ahilik teşkilatı sanat ve teknik okulların temelini (BOYDAK ÖZAN & YARAŞ, 2018) oluşturarak bu eğitimsel amaçların varlığını sürdürmüştür.

Okul öncesi eğitim ilk çağlara kadar uzanmaktadır (TÜRK, 2011, s.160). İslamiyet’ten önce Türkler’de çocukların at binme, savaş aletleri kullanma, hayvansal ürünleri değerlendirebilme gibi becerilerinin kazanımı aile tarafından küçük yaşta verilirdi (MANDALOĞLU, 2013). Türkler göçebe yaşamı sürdürürken kadın bireyler, çocuklarının eğitiminden ilk derecede sorumluydu. Erkek çocuğu yetiştirmek babanın, kız çocuğu yetiştirmek ise annenin göreviydi (Kondakçı & Gökmenoğlu, 2015 akt. ERDEM, 2015). Selçuklu’da Küttab veya Mekteb olarak anılan ilkokul basamağına tekabül eden bu okullarda genellikle caminin imamı olan muallimler öğretim yapmaktadır, imam eşleri de kız öğrencilere öğretmenlik (muallime) yapabilmektedir (Baltacı, 1999 akt. Belgin Dikmen & Toruk, 2017, s.39).

İslamiyet’ten önce Göktürk Devleti’nde hanedan üyeleri henüz küçük yaştayken yönetim konusunda tecrübe kazanmaları istendiği için ülkenin farklı yerlerine yönetici olarak atanmaktaydı (KIRPIK, 2016). Tigin denilen hükümdar oğulları ya da kağanın kardeşleri “şad” yani ordu komutanı olarak görevlendirilirdi (ÖGEL, 1979, s.191) İslami dönemde benzer uygulamalar devam etmiştir. Selçuklu Devleti’nde “melik” adı verilen şehzadeler (KIRPIK, 2016) Atabeglik kurumunda lala, atabeg denilen danışmanlık ve rehberlik yaparak siyaset ve savaş işlerini öğreten kişilerden eğitim alıyorlardı. Osmanlı devletinde lala unvanı olan kişilerce bu eğitim sürmüştür (AKYÜZ, 2019, s.47). Osmanlı’da sancağa çıkma anlayışı Eski Türkler’ de Kağan’ın oğullarının tecrübe edinmesi için yapılan atamalar ile benzerlik göstermektedir Osmanlıda şehzadegan mekteplerinin kurulmasına Türklerin hanedan üyelerinin eğitimine verdikleri önem temel olmuştur.

Osmanlıda sanat eğitimi Ahiliğin yanında Saray Okulu olan Mehterhane ve askeri okul olan Musika-i Humayun’da (BOYDAK ÖZAN & YARAŞ, 2018, s.47) da verilmiştir. Eski Türkler’ de sözlü gelenek ve müzisyen niteliğinde ki kişilerce yapılan informal eğitim sanata olan ilgiyi göstermektedir ve bu okullar Avrupa’da gelişen Rönesans ile Osmanlı’da yenileşme hareketlerini başlatarak sanat eğitimini kurumsallaştırmaya başlamıştır.

İslamiyet öncesi dönemde göçebe hayatı süren Türkler’in doğada hayatta kalma, avlanma ve korunma ihtiyaçları için askeri becerilere sahip olması gerekiyordu (HALİ & RENCÜZOĞULLARI, 2017). Ayrıca yerleşik hayata geçmeden önce tarım gelişmediğinden gerekli hububat ve tarım ürünü sağlayabilmek için kısa süreli seferler düzenliyorlardı.

Bir devletin varlığını devam ettirebilmesinde sahip olunan askeri yapının payı büyüktür. Türk tarihine bakıldığında büyük başarıların arkasında ordunun önemli rol oynadığını görürüz. Türkler, tarih sahnesine çıktıkları Orta Asya’dan itibaren, teşkilatçı ve savaşçı yapılarıyla ön plana çıkmışlardır (ÇELİK, 2016, s.757). Bu özellikleri kendisinden sonraki devletlerde de uzun yıllar hüküm sürmüştür. Ordu millet anlayışlarında küçük yaşta çocuklar dâhil büyüdüklerinde savaşçı olacak şekilde yetiştirilir. Eski Türkler’de çeşitli savaş aletleri kullanma ve binicilik alanında küçük çocuklara verilen eğitim askeri eğitim anlayışının zeminidir. Orta Asya’da herhangi bir anda maruz kalabilecekleri dış tehditlere hazır olma zorunluluğuyla ortaya çıkan ordu millet anlayışı Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra da sürmüştür (ÇELİK, 2016, s.762).

Karahanlılar’dan itibaren kurulup yayılan medreselerde fikir ve davranış eğitimi ahlaki ve dini içerikliydi. Yaygın eğitim kurumu olan camilerle birlikte halkın eğitimine de önem veriyordu. Camiler ve medreseler bilginler için bir toplantı yeri gibiydi. Bilginlerin evlerinde ve sahaflarda bile yaygın eğitim yapılabiliyordu. Halktan kişilerde buralarda kültürlenebiliyordu. Yaygın eğitim anlayışında Türkler’ de töre ile kültür ve değerler eğitiminin yapıldığı sözlü geleneğin önemi Osmanlı ve günümüze değin sürmüş ve muhafaza edilmiştir.

Türk eğitim tarihinde yükseköğretimin temeli Uygurlarda iyi yetişen çocuğun saraylarda yüksek statülerde görev alabilmesi anlayışı sayılabilir. Bir Uygur atasözü “Çocuğunu öğretmene ver, ondan alıp saraya ver” der (AKYÜZ, 2019, s.15).


 

Kaynakça

AKYÜZ, Y. (2019). TÜRK EĞİTİM TARİHİ (32 b.). Ankara: Pegem Akademi.

ALAY, O. (2019). SÖZLÜ GELENEK ÖZNESİ OLARAK SAZ ŞAİRİ, ÂŞIK VE HALK ŞAİRİ TERİMLERİ. Türk Dili.

BAYRAM, M. (2016). ANADOLU AHİLİĞİNİN TEŞEKKÜLÜNDEKİ ROLÜ AÇISINDAN FÜTÜVVET HAREKETİ ve TARİHİ. Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi.

Belgin Dikmen, Ç., & Toruk, F. (2017). Sıbyan Mekteplerinin Mimarisi: Abdullah Paşa Sıbyan Mektebi Örneği. Vakıflar Dergisi(48).

BOYDAK ÖZAN, M., & YARAŞ, Z. (2018). Eğitim Bilimine Giriş (1 b.). Ankara: Asos Yayıncılık.

ÇELİK, Ö. (2016). AHMET YILMAZ BOYUNAĞA’NIN TARİHİ ÇOCUK ROMANLARINDA TÜRK ASKERİ ALGISI. International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 11(3).

Davutoğlu, A. (1999). Tarih idraki oluşumunda metodolojinin rolü: Medeniyetleraras› Etkileflim Açısından Dünya Tarihi ve Osmanl›. DİVAN(2).

ENSAR, F., BAŞ, B., & TİRYAKİOL, S. (2014). TÜRKÇE ÖĞRETİMİNİN TARİHÎ KAYNAKLARI. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11(25).

ERDEM, A. R. (2015). ATATÜRK'ÜN KADINA VE KADIN EĞİTİMİNE VERDİĞİ ÖNEM. Pamukkala Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi(9), 1268.

FİDAN, N. (2012). OKULDA ÖĞRENME VE ÖĞRETME (3 b.). Ankara: Pegem.

GELİŞLİ, Y. (2005). On Dokuzuncu Yüzyılda (Osmanlı Devleti’nin), Bağdat ve Yemen Vilayetlerinde Medreselerin Açılma Gerekçelerine İlişkin İki Belge. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 25(2).

GÜVEN, İ. (2019). Eğitim Tarihi (1 b.). Ankara: Pegem Akademi.

HAKLI, M. (2018). ESKİ TÜRK SANATINDA SİMGESEL MOTİFLER VE GÜNÜMÜZ SERAMİK SANATINDAKİ YORUMLARI. Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

HALİ, S., & RENCÜZOĞULLARI, S. (2017). İslamiyet Öncesi Dönemde Türklerde Eğitim. Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 6(17).

Hüseyin Burak GÜRLER, İbrahim SÜNBÜL, İshak COŞKUN. (2019). Doğu ve Batı Medeniyetlerinin Etkileşim Alanları. ULUSLARARASI SOYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ, 2(1).

KAPUSUZOĞLU, G. (2015). Çin Kaynaklarına Göre Türk Kültür Çevresinde Evlenme ve Cenaze Gelenekleri. TAD, 34(58).

KAZU, İ. (2018). Eğitimin Felsefi Temelleri. M. B. ÖZAN içinde, Eğitim Bilimine Giriş. Ankara: Asos Yayınları.

KIRPIK, C. (2016). Osmanlı’da Şehzade Eğitimi. Ötüken.

KIZILER, H. (2015). Osmanlı Toplumunun Sosyal Dinamiklerinden Ahilik Kurumu. İNSAN VE TOPLUM BİLİMLERİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 4(2).

KOYUNCU, N. (2006). İSLAM HUKUKUNDA VE OSMANLI UYGULAMASINDA ŞÛRA. Doktora Tezi. Konya.

MANDALOĞLU, M. (2013). Eski Türklerde Çocuk Hukukunun Töreye Göre Değerlendirilmesi. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 10(2).

ÖGEL, B. (1979). TÜRK KÜLTÜRÜNÜN GELİŞME ÇAĞLARI (2 b.). Ankara: Kömen Yayınları.

PAMİR, A. (2009). ORTA – ASYA TÜRK HUKUKUNDA “TÖRE” KAVRAMI. ANKARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ, 58(2).

ŞAHAN, H., & TARHAN, R. (2016). Farklı Alanlardaki Öğretim Elemanlarına Yönelik Metaforların Eğitim Felsefeleri. International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 11(9).

TOPSAKAL, C. (2018). ORHUN YAZITLARININ EĞİTİM BİLİMLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi(8).

TÜRK, İ. C. (2011). OSMANLI DEVLETİ’NDE OKUL ÖNCESİ EĞİTİM. Millî Eğitim(192).

UYGUN, S. (2011). EĞİTİM TARİHİ ALANINDA YAPILMIŞ LİSANSÜSTÜ TEZLERİN ANALİZİ. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi(33), 265.

YILMAZ, N. (2004). TÜRKLERE ÖZGÜ İLK KAYNAKLARDA "İNSAN" GÖRÜŞÜNÜN TEMELLERİ. A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi(25).






6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page