top of page
  • Yazarın fotoğrafıEbrar Türksayar

Seçenekler Spektrumunu Genişletmek Kişisel Gelişime ve Bilim Dünyasına Nasıl Katkı Sağlar?


 

İnsanlar hayatlarının her döneminde farklı seçenekler arasında bir karar kılıp bu karara göre eyleme geçmek zorundadırlar. İnsan bilinci bir amaca yönelik harekete geçmek durumunda kaldığında birçok olasılık kurgulayıp bunlara yönelik olası sonuçları analiz ederek hareket eder. Kaku’ya göre (2015) “Bilinç, farklı değişkenler içinde (örneğin, sıcaklık, uzay, zaman olarak ve ilişkileriyle), çoklu geribildirim döngülerini kullanarak bir amaca ulaşmayı sağlayan (örneğin, eş, yiyecek, barınak bulmak) bir dünya modeli yaratma sürecidir.”

İnsan beyni inanılmaz sayıda duyusal veri ile dolup taşmaktadır. Bizleri hayvanlardan ayıran esas nokta sadece içgüdülerimize göre davranmamakta olup pek çok geribildirim döngüsünden aldığımız verileri sürekli olarak değerlendirerek analiz etmemizdir. Yani olaylar arasında nedensel bağlantılar kurarak geleceği simüle ederiz. (Geleceği simüle etme becerisinden daha önceki yazımda bahsetmiştim.)

A olursa B ile sonuçlanabilir, B gerçekleştiği durumda C ya da D ile sonuçlanabilir, gibi olasılıksal tahminler yürüterek en iyi sonuca varmaya çalışırız. Diyelim ki bir işe girmek istiyorsunuz. Bu olayın kaç tane gerçekçi olasılığını kurgulayabilirsiniz? Bunu yapmak için işe gireceğiniz şirketin vizyonu ve misyonu, maaşı, iş tanımı, mesai saatleri, izinler, ulaşım koşulları, yemek, terfi imkanı vb. ile ilgili farklı nedensel bağlantıları değerlendirmek durumunda olacaksınız. Başarılı bir seçim yapmak için belki de yüzlerce nedensel bağlantıyı değerlendirmeniz gerekecektir.

Beynimizde en iyi eylem dizisini bulabilmek için geleceği simüle etmemizi ve olasılıkları analiz etmemizi sağlayan yapı prefrontal kortekstir. Bu yapı yeterince gelişmiş olmasaydı duyusal olarak aşırı yüklenirdik ve kaos oluşurdu. Bu durumu açıklayan eski bir felsefi paradoks vardır. Buridan’ın eşeği (Çınar, 2015) aynı ölçüde güzel olan ve eşit mesafede iki saman balyasının arasında kalır, hangisini seçeceğine karar veremediğinden dolayı açlıktan ölür. David Eagleman'ın da buna ilişkin verdiği bir örnek vardır. Hem bölgesini korumak hem de dişiyle eşleşmek isteyen erkek dikenli balığı aynı anda hem kur yapar hem de dişi dikenli balığa saldırır. Bu çatışan iki geribildirim döngüsünün arasında bocalayan erkek dikenli balığının aklı karışır ve çıldırır. İnsanın beyninde ise prefrontal kortekste durumu çok yönlü değerlendirebilecek olan bir yapı bulunmaktadır. Bizleri böylesi özel kılan şey farklı geribildirim döngüleri arasında kaldığımız çatışma durumlarında seçenek üretebilme becerimizdir.


İnsanların karar verirken; sadece çevrelerinin karmaşıklığıyla, bilgi edinmenin zorlularıyla uğraşmakla kalmayıp; çatışmakta olan isteklerini ve güdülerini uzlaştırmaları gerekir. Bu istekler ve güdüler beynimize bazen zıt uyaranlar olarak veri akışı sağlar. Bireyin yaşadığı çatışma; iki veya daha fazla güdünün, eş zamanlı bir şekilde aktif olduğu durumlarda meydana gelir, birey nasıl davranması gerektiğini yeterince kestiremediğinde çatışma ortaya çıkar (Topaloğlu & Boylu, 2006). Erkek dikenli balıkların yaşadığı çatışma durumunu bizler de yaşayabiliriz. Bazen vermemiz gereken karar konusunda ikisi de olumlu (yaklaşma-yaklaşma), biri olumlu biri olumsuz (yaklaşma-kaçınma) veya ikisi de olumsuz (kaçınma-kaçınma) çatışmaları yaşayabiliriz. İki seçenek değil de daha fazla seçenek arasında kalıp bocaladığımız durumlarla da karşılaşabiliriz. Ancak bu seçenekleri değerlendirerek veya daha fazla seçenek üreterek bu çatışmaları çözme yeteneğine sahibiz. İnsanların; her gün vermekte oldukları birçok karar da aslında, bu çatışmaların çözümlenmiş olan sonuçlarıdır (Topaloğlu & Boylu, 2006).

Çatışma çözüm stratejilerinden bir tanesi problem çözmedir. Problem çözme, belirli bir durumla baş edebilmek için alternatif seçenekler içinde en etkili olana karar vermeyi içeren bilişsel bir süreçtir (Öztürk, 2013). Problem çözebilmede yaratıcılığın etkisinin çok büyük olduğu bilinmektedir. Yaratıcılığı geliştirmenin yolu ise olabildiğince alternatif üretmek ve çok yönlü düşünebilmektir (Arıkan, E. E., & Ünal, H. 2012).

Bu noktada bahsedilmesi gereken kavramlardan bir tanesi de bilişsel esnekliktir. Bilişsel esneklik çok yönlü fikirler üretebilmek, alternatiflerin farkına varmak ve öngörülemeyen yeni durumlara uyum sağlayabilecek değişken kararlar verebilmek olarak tanımlanabilir. Literatürde mevcut tanımlar incelendiğinde bilişsel esnekliğin, en çok alternatifli düşünebilme, çok yönlü stratejiler üretebilme, alternatifleri göz önünde bulundurma, aynı anda birden fazla görevi yerine getirebilme ve görevler arası geçiş yapma konusunda kendini yeterli hissetme ile tanımlandığı gözlenmektedir (Şirin Ayva, 2018).

Bilişsel esnekliğe sahip olan bireylerin, karşılaştıkları değişikliklerde ya da zorlanmalarda daha az sorun yaşayabilecekleri tahmin edilebilir. Çünkü değişiklikleri bir tehdit olarak değil, kendilerini geliştirebilecekleri bir fırsat olarak görmektedirler (Doğruluk Baysal, 2021). Bilişsel esneklik olası seçenekleri görmeyi sağladığı için bu esnekliğe sahip olan bireylerin karşılaştıkları durumlarda etkili baş etme stratejileri sergileyecekleri beklenilmektedir (Öztürk, 2013). Esnek düşünme ile bireyler alışılagelmiş düşüncelerin dışına çıkılabilir, bu sayede problemlere çok yönlü bakış açısı geliştirebilir. Böylece özgün fikirler ve olabildiğince alternatif seçenekler üretilebilir (Duman, 2018).


Alternatiflerin çok sayıda olması ve arttırılabilmesi, çözüm sürecini ve karar aşamalarını daha da hızlandıracak bir faktördür (Yeloğlu, 2007). Kısacası insan bilincinin mümkün kıldığı eşsiz yeteneğimiz olan alternatifler bulma ve seçenek üretme becerisi yaşadığımız çatışmaları çözmemizi mümkün kılmakta ve karşılaştığımız problemlere farklı yönlerden bakabilmemizi sağlamaktadır.


 

Alternatiflerin farkında olmak ve daha fazla seçenek üretebilmek sadece insanın psikolojik durumu ya da günlük yaşantısına katkı sağlayan bir durum değildir. Felsefi ve bilimsel açıdan durumu incelediğimiz zaman hem insanın hem de ürettiklerinin gelişmesinin yolunun bu duruma çıkıyor olduğunu gözlemleyebiliriz.


Mantıkçı olgusalcılara (pozitivistlere) göre bilimde tek ve mutlak bir gerçek vardır. Pozitivistler bilimsel olan bilgilerin gelişmesinde araştırmacının rolünün, kişilik özelliklerinin, kültürünün bilime etkisine önem vermemektedir. Postpozitivizme göre ise bilimsel bilgiler nesnel olmak zorunda değildir. Postpozitivizm bilimsel bilginin gelişiminde bilim insanlarının bakış açısının, tecrübelerinin ve düşüncelerinin oldukça önemli olduğunu vurgulayan bir paradigmadır. Postpozitivizm destekçileri pozitivizmin aksine bilimde mutlak bir gerçeğin veya doğrunun olmadığını savunurlar. Postpozitivist paradigma farklı bakış açıları ile bilimin gelişmesini destekler (Alikılıç,2021). Pozitivizmde bir olgunun bilimsel olması ya da olmamasının sınırı iki değerli (klasik) mantıkla belirlenir. Klasik mantıkta çift taraflı kesin ifadeler vardır; 0 ile 1, doğru ya da yanlış, evet veya hayır gibi. Aslında bu durumda bilimsel çıkarımların tartışılması dahi söz konusu olamamaktadır . (Poper, 1952 akt. Şen, 2012).

Bulanık mantığın kurucusu California Berkeley Üniversitesinden Prof. Lotfi A.Zadeh, bulanık mantık ile belirsiz durumları da kapsayan modeller geliştirmiş, alternatifleri çoğaltarak değişkenleri belirli kurallar aracılığı ile derecelendirme yolunu açmıştır (IIENSTITU, 2020). Bulanık mantıkta doğru ve yanlış arasında sınırsız sayıda doğruluk değeri bulunmaktadır. Örneğin karanlığın kesin bir başlangıcı ve bitişi olmadığından dolayı bunu bulanık mantık ile ifade edilebiliriz. Örneğin en karanlık durumu 1, en aydınlık durumu 0 olarak ele alırsak, daha az aydınlık 0,3 veya daha az karanlık 0,7 gibi değerlerle gösterilebilir (Arı, 2009). Bulanık mantıkta keskin çizgiler bulunmamaktadır. Bundan dolayı gerçek dünyaya daha uygundur (Bahadır, 2017). Bulanık mantık uygulamalarıyla, akıl yürütme dünyamızı çok boyutlu ve daha dinamik hale getirmek mümkündür (IIENSTITU, 2020).

Bilimsel olguların hiçbiri tam anlamıyla belirgin ve doğru sayılamaz, öyle olursa bu durum kişiyi dogmatikliğe sürükler. Bilimsel gelişmelerin ve bilimsel evrimlerinin kökeninde bulanıklıklar bulunmaktadır. Bulanıklık ve bulanık mantık bilimsel gelişmeleri ivmelendiren ve olguların bilimsellik derecesini belirlemekte olan bir yaklaşımdır (Şen, 2012). Bulanık mantık bilimsel çıkarımların dahi yanlışlanabilirliğine olanak sağlayarak bilimin daha üretken ve verimli olmasını sağlayarak gelişmesine katkıda bulunur. (Şen, 2003).

Bulanık mantığın çok yönlü değişkenleri hesaplayabilme yeteneği aynı zamanda yapay zekanın gelişmesini mümkün kılmıştır. Çünkü yapay zekâ makinelerin insanlar gibi çok yönlü işlevlere sahip olmasını sağlamaya ve makinelerde üstbilişsel süreçleri gerçekleştirmeye çalışan bir alandır. Bulanık mantık sayesinde bilgisayarlar günlük hayatta karşılaşılabileceğimiz her duruma göre kendilerini programlayabilir hale gelmiş bulunmaktadır (Gültekin, 2021). Değerler sonsuz sayıda durumu ifade edebilen algoritmalar üretilebildiğinden dolayı makineler daha zeki ve duruma göre eylemler yapabilen sistemler haline gelmiştir. Son zamanlarda oldukça gündeme gelen ChatGPT’nin işleyişi buna örnek gösterilebilir.

Sonuç olarak insanın, zihninin sahip olduğu bulanık sınırların farkında olarak hem kararlarına yön vererek hayatını değiştirmesi, hem de bilime yön vererek insanlığı geliştirmesi daha fazla seçenek ve olabildiğince alternatif üretmekle hız kazanacaktır diyebiliriz.


 

KAYNAKÇA

Alikılıç, İ. (2021). Pozitivizm ve postpozitivizm. İnsanat Sanat Tasarım ve Mimarlık Araştırmaları Dergisi, 1(1), 39-62.

Arı, E. (2009). Bulanık mantık tabanlı mesleki yönlendirme (Master's thesis, Sakarya Üniversitesi).

Arıkan, E. E., & Ünal, H. (2012). Farklı Profillere Sahip Öğrencilerle Çoklu Yoldan Problem Çözme. Bitlis Eren Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1(2), 76-84.

Bahadır, E. (2017). Bulanık mantık yaklaşımının eğitim çalışmalarında kullanılmasının alan yazın ışığında değerlendirilmesi. Uluslararası Sosyal ve Eğitim Bilimleri Dergisi, 4(7), 28-42.

Çınar, A. (2005). Leibniz’de Kötülük Problemi ve Teodise. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 14(1), 161-177.

Doğruluk Baysal, S. (2021). Öğretmen adaylarında bilişsel esnekliğin yordanmasında üstbilişsel farkındalık ve eleştirel düşünme eğilimlerinin rolü. Uluslararası İnovatif Eğitim Araştırmacısı, 1(2), 1-14.

Duman, E. Z. (2018). Bir düşünme türü olarak esnek düşünme. Electronic Turkish Studies, 13(26).

Gültekin, A. (2021). klasik mantıktan bulanık mantığa yapay zekâ serüveni. Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Busbed), 11(22), 697-714.

IIENSTITU, “Bulanık Mantık Nedir? Nasıl Uygulanır?” Erişim: 26 Nisan 2023. https://www.iienstitu.com/blog/bulanik-mantik-nedir-nasil-uygulanir

Kaku, Micho. Zihnin Geleceği. çev. Emre Kumral. Ankara. Odtü Geliştirme Vakfı Yayıncılık. 2. Baskı. 2015.

Öztürk, Ö. İntihar olasılığı ve aile işlevselliği arasındaki ilişkide bilişsel esneklik ve belirsizliğe tahammülsüzlük değişkenlerinin aracı rolü. Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013.

Şen, Z. (2012). Bulanık bilim felsefesi. Journal of Higher Education & Science/Yüksekögretim ve Bilim Dergisi, 2(1).

Şirin Ayva, A. B. Macera terapisi temelli grupla danışmanlığın üniversite öğrencilerinde bilişsel esneklik ve belirsizliğe tahammülsüzlüğe etkisi. Doktora Tezi. Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü. 2018.

Topaloğlu, C., & Boylu, Y. (2006). Örgütiçi çatışmaların türleri: otel işletmeleri açısından ayrıntılı bir inceleme. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (16).

Yeloğlu, H. O. (2007). Örgüt, birey, grup bağlamında yenilik ve yaratıcılık tartışmaları. Ege Academic Review, 7(1), 133-152.


121 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page